Küresel Çevre Sorunlarına Kolektif Çözüm Arayışları ve Yönetişim
Öz
İnsanoğlu yüzyıllar boyunca doğayısınırsız bir kaynak olarak görmüş, onu hor kullanmış, kirletmişve çevre sorunlarının ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Doğayla insanoğlu arasındaki ilişkide, dengeler giderek doğanın aleyhine bozulmaya başlamış, insanlığın
elindeki üretim, yöntem ve mekanizmalarıkarşısında doğanın kendini koruma ve yenileme kabiliyeti azalmışve bazıyerlerde
çevresel bozulma hemen hemen tamamıyla telafisi mümkün olmayan bir hal almıştır. Bununla birlikte çevre sorunlarının sınır
tanımayışı, sorunun yalnızca bir ülkeyi ya da bölgeyi değil, yeryüzünün tamamınıetkilemesine neden olmaktadır.
Yeryüzünün bugün karşıkarşıya bulunduğu çevre sorunlarının bu “küresel” niteliği, insanoğlunu sorunların giderilmesi
noktasında, temel sorumluluğu üstlenmek zorunda bırakmıştır. Çevre sorunlarıile ilgili önlemlere yönelik hızla yaygınlaşan bu
arayışve girişimler, 1960’lıyıllardan itibaren hem toplumların gündemlerinin, hem de küresel düzeydeki çevre politikalarının
belirlenmesinde etkili olmaya başlamıştır. Bu çerçevede uluslararasıalanda atılan ilk adım, 1972 yılında toplanan Stockholm
Konferansı’dır. Konferans’ta, ülkelerin gelişmişlik farklarından hareketle, kalkınmanın temel hedef olarak görülmesi ve çevre
koruma girişimlerinin ülkelerin kalkınma amaçlarınıengelleyici bir unsur olarak algılanmamasıgerektiği ortaya konulmuştur. Bu
bağlamda “sürdürülebilir kalkınma” kavramıekonomi, çevre ve toplum arasında kurulmak istenen dengenin yeni bir anlatımı
olarak ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın hedeflerine ulaşılmasıve kurumsallaşmasınoktasında yönetişim yaklaşımıtemel
destek mekanizmasıolarak önerilmektedir. Diğer bir ifadeyle yönetişim yaklaşımı, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ve
küresel çevre sorunlarıyla mücadelede çok aktörlü, katılımcıbir yönetim modeli olarak uluslararasıgündeme yerleşmiştir.
Literatürde çevresel yönetişime ilişkin çalışmalar ağırlıklıolarak konuya sürdürülebilir kalkınma perspektifinden yaklaşmakta;
çevre sorunlarının küresel dayanışma ve işbirliğini gerektirdiği ve çözümünde çok aktörlülüğün esas alınmasıgerektiği üzerinde
durmaktadırlar. Bu bakışaçısı, bu çalışmanın da sorunu ele alışbiçimini şekillendirmiştir. Bu kapsamda küresel çevre sorunlarına
çözüm arayışlarında, öncelikli olarak “kalkınma mı, çevre mi?” sorusuna cevaben ortaya konulan sürdürülebilir kalkınma kavramı
değerlendirilerek, kavramın çevresel yönetişimle olan bağlantısı, bu ilişkide ulus-devletler, uluslararasıörgütler, sivil toplum
kuruluşlarıve çok uluslu şirketler gibi aktörlerin oynadıklarıroller değerlendirilmektedir.
çıkmasına neden olmuştur. Doğayla insanoğlu arasındaki ilişkide, dengeler giderek doğanın aleyhine bozulmaya başlamış, insanlığın
elindeki üretim, yöntem ve mekanizmalarıkarşısında doğanın kendini koruma ve yenileme kabiliyeti azalmışve bazıyerlerde
çevresel bozulma hemen hemen tamamıyla telafisi mümkün olmayan bir hal almıştır. Bununla birlikte çevre sorunlarının sınır
tanımayışı, sorunun yalnızca bir ülkeyi ya da bölgeyi değil, yeryüzünün tamamınıetkilemesine neden olmaktadır.
Yeryüzünün bugün karşıkarşıya bulunduğu çevre sorunlarının bu “küresel” niteliği, insanoğlunu sorunların giderilmesi
noktasında, temel sorumluluğu üstlenmek zorunda bırakmıştır. Çevre sorunlarıile ilgili önlemlere yönelik hızla yaygınlaşan bu
arayışve girişimler, 1960’lıyıllardan itibaren hem toplumların gündemlerinin, hem de küresel düzeydeki çevre politikalarının
belirlenmesinde etkili olmaya başlamıştır. Bu çerçevede uluslararasıalanda atılan ilk adım, 1972 yılında toplanan Stockholm
Konferansı’dır. Konferans’ta, ülkelerin gelişmişlik farklarından hareketle, kalkınmanın temel hedef olarak görülmesi ve çevre
koruma girişimlerinin ülkelerin kalkınma amaçlarınıengelleyici bir unsur olarak algılanmamasıgerektiği ortaya konulmuştur. Bu
bağlamda “sürdürülebilir kalkınma” kavramıekonomi, çevre ve toplum arasında kurulmak istenen dengenin yeni bir anlatımı
olarak ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın hedeflerine ulaşılmasıve kurumsallaşmasınoktasında yönetişim yaklaşımıtemel
destek mekanizmasıolarak önerilmektedir. Diğer bir ifadeyle yönetişim yaklaşımı, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ve
küresel çevre sorunlarıyla mücadelede çok aktörlü, katılımcıbir yönetim modeli olarak uluslararasıgündeme yerleşmiştir.
Literatürde çevresel yönetişime ilişkin çalışmalar ağırlıklıolarak konuya sürdürülebilir kalkınma perspektifinden yaklaşmakta;
çevre sorunlarının küresel dayanışma ve işbirliğini gerektirdiği ve çözümünde çok aktörlülüğün esas alınmasıgerektiği üzerinde
durmaktadırlar. Bu bakışaçısı, bu çalışmanın da sorunu ele alışbiçimini şekillendirmiştir. Bu kapsamda küresel çevre sorunlarına
çözüm arayışlarında, öncelikli olarak “kalkınma mı, çevre mi?” sorusuna cevaben ortaya konulan sürdürülebilir kalkınma kavramı
değerlendirilerek, kavramın çevresel yönetişimle olan bağlantısı, bu ilişkide ulus-devletler, uluslararasıörgütler, sivil toplum
kuruluşlarıve çok uluslu şirketler gibi aktörlerin oynadıklarıroller değerlendirilmektedir.
Anahtar Kelimeler
Sürdürülebilir kalkınma, yönetişim, küresel çevresel yönetişim, çevre sorunları
Tam Metin:
PDFRefback'ler
- Şu halde refbacks yoktur.
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.